Tuesday, November 14, 2006

Merkantalist Öğreti

Batı Avrupa ülkelerinde ortaçağın sonuyla sanayi devrimi arasındaki dönem, feodalizmin yıkılışı ve güçlü merkezi devletlerin kuruluşlarıyla belirir. İktisadi açıdan da, kapital birikimini ve piyasa ekonomisi şartlarını hazırlayan ticari kapitalizmin geliştiği çağdır.

I- İktisadi altyapı ve iktisadi düşünceyi hazırlayan şartlar
Ortaçağın sonuna doğru batı Avrupa toplumlarının iktisadi temellerini değiştirecek birtakım etkenler ortaya çıkmıştır. Bir kere, denizaşırı ülkelerdeki keşiflerle ticaret genişlemişti. Bunu izleyerek avrupa’ya akan altınlar, fiyatları yükselterek ticari kapitali büyütüyor ve tüccarlara karlı yeni iş alanları açıyor, bir yandan da taşınmaz mal gelirleriyle yaşayan soyluları fakirleştiriyordu. İkinci olarak, tarımda üretim tekniği değişmesi geleneksel geçimlilik ekonomi düzeyini yıkmıştı. Tarımsal üretim piyasaya yönelmiş, piyasa kanunlarıyla beraber ticari kapitale bağlı hale gelmişti.
Ticaretin gelişmesi, değişik ülkelerdeki tüccarların çıkarlarını çatışır hale getiriyor, kendilerini rakiplerine karşı koruyacak bir merkezi güce ihtiyaç yaratıyordu. Mutlak monarşiler ve güçlü merkezi devletlerin kurulması, ticaretin gelişmesi yanında bir “iktisat politikası”nın uygulanması olanağını verdi. Merkantalistler, “tüccarın karının ulusal çıkarla özdeş olduğunu, ülkenin gücünü oluşturduğunu” ileri sürüyorlardı.

II- Merkantalizmin iktisadi düşüncesi
Temel İlkeleri ;
Merkantalistlerin parayı kapitalle özdeş sayacak kadar parayı önemsemeleri, dış ticaret bilançosunda koruma politikası yoluyla bir fazla sağlamayı gerektiriyordu. Söz konusu çağda ve ülkelerde para birimi altın ve gümüş gibi kıymetli madenlerdi. Banka sistemi henüz gelişmemişti. Bu şartlar altında, ülke içinde değerli maden arzını artırmanın tek yolu –değerli maden ülke içinde üretilmediği sürece- ticaret bilançosu fazlası sayesinde, ülkeye, değerli maden girişini sağlamaktı.
Çağın şartlarında, ticari çıkarlar, para arzının genişletilmesini gerektirmekteydi. Ayni ekonomiden para ekonomisine geçiş, ulusal devletlerin gücünü devam ettirmek için ordu besleme, artan üretimi genel fiyat seviyesi düşmeden satabilme, bunu gerektiriyordu. Eğer para arzı genişlemezse, genel fiyat seviyesi düşer; gerçek faiz haddi, parasal faiz haddinden daha yüksek olur. Alacaklılar kazanır, borçlular kaybeder. Bunu ekonomi üzerinde deflasyonist bir etkisi olur. Aksine, para arzı genişler ve genel fiyat seviyesi yükselirse, borçlular kazanır.
Merkantalistler daha büyük kamusal harcamanın –çağdaş terimlerle- daha fazla gelir ve istihdam yarattığı görünüşünü savunmuştur. Artan harcamalar ve lüks, büyük binalar teşvik edilmiş, kamu yatırımları planlanmıştır. Daha büyük harcama yapılabilmesi için, tabii –paranın dolanım hızı veri iken- para arzının artması gerekir. Paranın değerli madene dayandığı dönemde, ticaret bilançosu fazlası bunu sağlamanın tek yoludur.
Merkantalistlerin nüfus politikası da, klasik iktisatçılardan farklı, fakat, ortaçağ düşüncesine uygundur. Nüfus artışını özendirmiş, “bir ülkenin en büyük hazinesinin iyi beslenmiş insan sayısı” olduğu fikrini savunmuşlardır. Bunun bir nedeni halkın harplerden, hastalıklardan kırıldığı bir sırada hızlı nüfus artışı tehlikesinin olmamasıdır. Bir nedeni, askeri gücün, henüz makineleşme seviyesinin çok düşük olduğu bir dönemde insan sayısına dayanmasıdır. Bir nedeni de, üretimin emek-yoğun olduğu bu çağda ihracat fazlası sağlanması için üretim artışının düşük ücretlerle gerçekleşme gereğidir.
Sir Josiah Child, ülke nüfusunun göçmesi sonucunu verebileceği için, sömürgelerin olumsuz etkileri olabileceğini ileri sürmekteydi. Bunun önlenmesi için ise “Sömürge sadece ana ülke ile ticaret yapmaya zorlanırsa, ana ülkede istihdamı ve üretimi arttırmak, dış fazla elde etmek olanaklıdır.”
YukarıdakiSir Josiah Child’ın görüşü birkaç bakımdan önemlidir. Bir kere, 17. yy sonuna doğru merkantalizmin dış ticaret politikasını ülkeye değerli maden akışını sağlayacak bir araç görmekten artık ayrıldığını kanıtlar. Buna karşılık, dış ticaretin düzenlenmesinin “koruyucu” bir niteliğe büründüğünü, yeni iş ve istihdam yaratılmasının, yeni sanayilerin gelişmesinin, devletin iktisat politikasının amacı haline geldiğini gösterir. Diğer bir deyişle değerli madenlerin önemi azalmakta, “servetin kaynağı” olarak bunarlın yerini yerli sanayi almaktadır. Bu, ticari kapitalizmden sınai kapitalizme geçişte bir adımdır.

Milli Servet Anlayışı ;
Devletin gücünün kaynağı servette bulunur. Servet, değerli madenlerden oluşur. Değerli madenler ise, ticaret bilançosu fazlası sayesinde elde edilebilir.
Merkantalistler için ulusal servet, halkın refah, tüketici ya da işçi yararı ile ilgili değildir. Nitekim, imalatçıların olabildiği kadar düşük ücretlerle işçi çalıştırmaları, dünya piyasalarında rekabet için gerekli görülmüştür.

Yöntemi ;
Merkantalistler, tümdengelimle beraber tümevarım yöntemini kullanmışlardır. Merkantalistlerin rakamlarla, ölçme ile ilgilenme nedenleri açıktır. Bir kere para, servet, nüfus, dış ticaret gibi ölçülebilir büyüklüklerle uğraşmışlardır.

III- Merkantalizmin Çöküşü
17. yy ticari kapitalistle küçük sınai kapitalistin çatışmasına sahne olmuştu. Daha bir yy önceden itibaren üretimde makinelerin kullanılması, sınai kapitalizmi hazırlamaktaydı. Buhar makinesi ve metalurji ile dokuma sanayinde 18. yy İngiltere’de yapılan teknolojik buluşlar, ticari kapitalizmin sınai kapitalizme geçmesini hazırlamıştır. Ayrıca gelişen dış ticaret ve 1730-75 yılları arasında gümüş stokunun artmasına bağlı uzun dönemli fiyat artışları, burjuvaları çok zenginleştirmişti.

No comments: